vendredi 8 octobre 2010

"BOŞ durma KOŞ!!"

Hayatımda boş durmayı hiç sevmedim. Hayır, sürekli yararlı faaliyetlerde bulunduğumu, zamanımı hiç boş geçirmediğimi de söyleyemeyeceğim. Ama hayatımın en yoğun dönemlerinin, kendimi en iyi hissettiğim dönemler olduğunu, üstelik de el attığım alanlarda en başarılı olduğum dönemler olduğunu belirtebilirim. Bu beni hem şaşırtmış, hem de boş durma-ma konusunda motive etmiştir her zaman.

İşte bu koşu macerası da buradan çıktı. Beni bilenler bilir, spor yapmayı her zaman sevmişimdir ve epeyce uzunca bir süredir sporu düzenli olarak hayatıma sokmayı başarabildiğim için kendimi şanslı hissetmekteyim. Velakin benim spor anlayışımda yüzme, bisiklet gibi faaliyetler oldukça yer kaplarken, beni "zorladığını" düşündüğüm koşuya pek yer yoktu. Taa ki bunun doğayla iç içe, açık havada yapılabilen en keyifli sporlardan biri olduğunu fark edene kadar. Üstelik bunu söylerken hatırlatmam gerekir ki, koşma esnasında vücudumun en zorlandığı sıralarda, "bir daha bu kadar uzun koşmayacağım, niye kendimi yoruyorum bu kadar?" şeklindeki yorumlarla kendisiyle kavga eden bir insanım ben. Ancak istisnasız bir şekilde, hedeflediğim mesafeyi koşabildikten sonra fiziksel ve ruhsal olarak yaşadığım haz, bana yeniden başlama gücünü veriyor her seferinde.

Koşarken fark ediyorsunuz ki, gücünüzün tükendiğini ve artık bir adım daha atamayacağınızı düşündüğünüz bir anda, aslında atacak daha çooook adımınız ve bunu yapacak çoook enerjiniz varmış. İşte bu insanın kendi sınırlarının ötesine geçmesiyle ilgili mükemmel bir buluş benim için. İşte bu yüzdendir ki, henüz ben değil ama, dünya üzerinde binlerce, on binlerce sporcu, yılda birkaç kez 42km ile ölçülen maraton yarışmalarını bitirmeyi başarabiliyor. Bunun da ötesindekiler var ki, onlar akılların almayacağı mesafeleri, inanılmaz zaman dilimlerine sığdırarak insan vücudunun yapabilirliğinin sınırlarını deniyorlar. Aslında onlar bacaklarıyla koşmuyorlar, onlar beyinleriyle koşuyorlar..Aslında o kafatasımızın içerisinde özenle korumaya çalıştığımız bürümcüklü organımız, sandığımızdan çok daha fazlasını yapmaya hazır ve nazır, yalnızca bizim onunla azıcık çekişmemizi bekliyor.

İşte ben sporun beynimi harekete geçiren, beni başkalarıyla değil ama, kendimle yarıştıran bu özelliğini seviyorum. Hayatımda ilk kez bunca uzun süre koşmuşken bile, finish çizgisini geçerken beni gülümseten...

Defne

"BOŞ durma KOŞ"

Aucun commentaire:

Enregistrer un commentaire